11 Şubat 2010 Perşembe

Öğrenci Kadınlar

Refigül – Muş’lu bu hanımımız. Sınıfın en iyileri vardır ya onlardandı. Kurs boyunca noktasından virgülüne ne gösterdiysem aynısını uygulayan…Kayınvaldesinin " Okuyup yazıp da ne olacak? Niye kursa gidiyorsun? Otur oturduğun yerde!" uyarılarına rağmen ustalıkla onu idare edebilen zeki ve tatlı kadın.Gülender Hanım – Hani her işin altından kalkacak gibi görünüpte dik durmaya çalışan, yorgun ama mücadeleye devam diyenlerdendi.Şaduman – Sınıfın en genci. 25 yaşında, 4 yaşında kızı Şevval, karnındaki üç aylık bebesiyle iki ay sınıfta var olacaktı. Daha sonra birdenbire yok oldu.Komşularından aniden taşındıklarını ve nereye gittiklerini bilmediklerini öğrenecektim. Telefonu cevap vermeyecekti. Nasıl da hevesliydi oysa… Apar topar gittiklerine göre bir sorun vardı. Onu merak ediyorum. Dilerim iyilerdir.Sınıfta üç Hatice olur da üç Ayşe olmaz mı?Ayşe’lerden biri eşini kaybetmiş.Pazarcılık yaparak evin geçimi sağlayan,çocuklarına kol kanat geren tez canlı öğrencim. Okuma yazmayı çok çabuk öğrendi.Ayşe lerden diğeri disiplinli,kendi doğruları olan,ödün vermeyenlerdendi. Başlarda hep mesafeli olup,güvenmek için bekleyenlerdendi. Kursun ilerleyen zamanlarında iyi iletişim kurduklarımızdandı.Ayşe’lerden üçüncüsü ise hüzünlü bir kadın… Nasıl olmasın ki? Altı çocuğundan ondokuz yaşındaki kızını hastalık sonucunda yitirmişti. Çocukluğundan beri okuma yazma aşkıyla yaşalmış 45 yaşındaki Ayşe. Günlükleri ile dertlerini paylaştığım, duygularını çok iyi ifade eden kadın…

Makbule Hanım – 60’ına merdiven dayamış,Karadenizli,c-ç, p-t-d, ı-i leri bir türlü yerinde kullanamayan elma şekeri gibi bir kadın…
Saadet – Ne de sessiz, kurs boyunca ses tonunu duyamadığım,ama sessizliğin içindeki sesi duymaya çalıştığımdı..
Zehra- Kimliğinde Zehra yaziyor ama herkes onu Nazlı diye biliyor.Belli ki adından hoşnut değil. Nazlı denmesini istiyor. Ben de ismi ile barışık olsun diye onu ikna etme çabalarına girmiştim. “Zehra ne güzel isim,çok sevdiğim babaannemin adıdır.” dedim,işe yaramadı.“Aaa bak Hülya Avşar’ın kızı da Zehra” diyerek işi biraz magazinleştirdim. “Iıh,nafile!..İlla ki Nazlı.. Vazgeçmiyor. Eee ben de çok oluyorum hani.. Susuyorum ve kabulleniyorum. Ama düşünmeden edemiyorum… Belki hayatı boyunca hiçbir seçim yapamamıştı da işe kendi adından başlamıştı. Olsun bu da çok şeydi aslında. Belki de anasına, babasına, eşine, cocuklarına, komşularına, hiç naz yapamamıştı da benim adım Nazlı olsun demişti kimbilir.
Sıdıka Hanım – Pazarda yün satıyor. Yünleri gibi kendi de sıcacık. Yazmada zorlandığı zaman “BOŞVERR Hocam!” deyip beni gülümseten kadın. Sonra anlayacaktım ki o BOŞVER in altında yatan şeyin şeker hastası olmasında yatıyordu. İnsülin kullanıyordu. Doktor ona “ Üzüntü,sıkıntı bu hastalığa iyi değil, boşvereceksin, kafana takmayacaksın” demişti. O da bunu uyguluyor.
Celile – Mardin’li. Kendi deyimi ile Arap. Kendinden üç yaş küçük biriyle töre gereği istemeden evlendirilmiş, alımlı,akıllı, 20 li yaşlarda olupta ancak bu kadar olgun olunur denecek kadar, okuması,yazması, düşünceleri de çok iyiyidi.
Saliha – Karadenizli. Gümbür gümbür. Kapı gibi hiçbir zorluk onu yıldıramaz gibi gözüküyor, tıpkı memleketinin denizi gibi..
Havva – Trabzon’lu. Yanakları heyecandan kızaran, eli ayağı birbirine dolanan, fasulye turşuları ie soframı tatlandıran dünya şekeri kadın.

Nezahat - 40 lı yaşlarda, 6 çoçuklu, şalvarı ve yazmasıyla tipik köyümün insanı, internet kullanan süper Nezahat. Nasılda şaşırmıştım internet kullanıyorum deyince... Herhalde çet, met yapıyordur diye düşünmüştüm “İnternetin kütüphanesine girip çuçukların derslerine yardım ediyorum” dediğinde nasıl da şaşırıp kalmıştım öylecene...Şimdi ilkokul diploması almak için , kolları sıvamış durumda “ Sonrada ehliyet alacağım”diyor. Harikasın sen Nezahat “ Bu köye Muhtar yapalım seni “ deyince. “ Ooo olmaz, ben belediye başkanı olmak isterim” yanıtını almıştım. Eee artık buda bana kapak olsun.
Zübeyde – Çocukları ilkokula gidiyor. Onlarla birlikte öğrenme yarışına girmişti. Gayretliydi. İlk geldiğinde adını bile yazamıyordu. Bir gün derste telefonuna mesaj gelmişti. Kendini tutamayıp “ Hocam,hocam mesajı okuyabiliyorum!” diye sevinçle haykırmıştı. Ne güzel ellerimizi şaklatıp sevinmiştik. O an ben daha ne isterim ki! Olay işte budur!İşte böyleydi benim öğrenci kadınlarım! Onlara yeni bir pencere açmaya çalışırken,onlar da benim dünyamı renklendirdiler. Hepsine kucak dolusu sevgiyle teşekkürler!